Yemek yapmaya zamanınız yok, karnınız aç, Yemeksepeti'ne giriyorsunuz. Canınız pizza çekiyor fakat tek bulabildiğiniz Amerikan tarzı kalın hamurlu ya da Türk tarzı karışık malzemeli pizzalar. Ankara'yı domine eden bu tarz pizzacılardan sıkıldıysanız ince hamurlu, az ama öz malzemeli güzel bir İtalyan pizzası için arabaya atlayıp navigasyona The Italian Cut'ı girmenizin zamanı gelmiş. The Italian Cut Ankara bazlı, tek şubesi olan bir işletme. 2015 yılında, Bahçelievler 3. Cadde (Azerbaycan Caddesi) üzerinde açılmış olan restoran hergün 11.00 - 22.30 saatleri arasında Ankaralılara İtalyan mutfağının kapılarını açıyor. Merkezi konumu sebebiyle ulaşmak çok kolay, arabanız yoksa ya da Bahçeli'de park yeri aramak istemiyorsanız dolmuş ya da metroyla Milli Kütüphane'ye geldikten sonra yalnızca 5 dakika yürüyerek The Italian Cut'a ulaşabilirsiniz. İşletme iç ve dış mekanda oturma şansı sunuyor. Dış mekanın üstü kapalı ve ısıtıcılar var, serin ve yağmurlu günlerde de tercih edilebiliyor. İç mekan ise tasarımıyla iç ısıtıyor: loş aydınlatma ve masalardaki küçük mumlar içeriye romantik bir hava katıyor. Masalar birçok İtalyan restoranında olduğu gibi kırmızı beyaz kareli masa örtüleriyle kaplanmış, bu örtülerin amacı İtalyan tariflerinin birçoğu domates sosu ve peynir içerdiği için masaya sıçrayan lekelerin kamufle olmasını sağlayıp görüntüyü mümkün olduğunca hoş tutmakmış*. *https://www.quora.com/Why-are-there-red-and-white-checkered-tablecloths-in-Italian-restaurants İşletmenin menüsü pizza, salata ve makarnalardan oluşuyor. Her başlık altında vejetaryen opsiyonlar bulunuyor fakat veganlar için bir seçenek yok. Pizzaları küçük, orta ve büyük olmak üzere 3 boyutta sipariş edebiliyorsunuz. Sadece pizza yemek istiyorsanız orta boy ideal fakat ben küçük boy pizza sipariş edip normal makarnalardan daha küçük porsiyonda hazırlanan güveç makarnalarını da denemenizi öneririm. Fiyatlar diğer pizzacılara benzer, öğrenci bütçesini çok zorlamıyor. İçecek menüsü ise yalnızca alkolsüz içeceklerden oluşuyor. Biz güveçlerin ününü çok duyduğumuz için önden lazanya söyledik, yaklaşık olarak 20 dakikada geldi. Lazanyayı klasik güveç kabında, çok açsanız yeterli olmayacak bir porsiyonda servis ediyorlar. Üstündeki peynir katmanı güzelce kızarmış, hamuru çok pişip kurumamış, sosu bol ve lezzetliydi. Bolonez sosta kullandıkları kekik etle güzel bir kombinasyon olmuş. Kekiğin steak tarzında etlere yakıştığını bilsem de daha önce bolonez sosa eklendiğini hiç duymamıştım, kendi tariflerimde de mutlaka kullanacağım. Pizzalardan ise ricotta ve ince füme etli rokalı tercih ettik. Biz çok aç gittiğimiz için orta boy söyledik ancak lazanyayla beraber porsiyonlar çok geldi, bitiremedik. Pizzaların hazırlanması yarım saati buldu. Yoğun bir gün olduğu için mi bu kadar uzun sürdü yoksa servis hep mi yavaş emin değilim ama beklediğimize değdi! İki pizzanın da kenarları kıtır ama çok da kurumamış nefis pizza hamuru, diğer tatları bastırmayacak miktarda yeterli domates sosu ve her ısırığınızda uzayan mozarella peyniri üstündeki ek malzemelerden bağımsız olarak The Italian Cut'a artı puan kazandırmaya yeter. Ricotta pizza klasik pizza tabanı üzerine ricotta peyniri, çeri domates ve fesleğen eklenerek hazırlanıyor. Bizim siparişimiz geldiğinde üstünde taze fesleğen yoktu, kuru fesleğen eklendiyse de tadını alamadım fakat kullandıkları gerçek ricotta peyniri öyle yumuşak ve lezzetliydi ki etsiz pizza yemeyen arkadaşım fotoğrafta da gördüğünüz üzere büyük bir iştahla ricotta pizzayı bitirdi. :) Pizzada malzeme çeşitliliği çok olmamasına rağmen kullanılan miktarlar çok iyi ayarlanmıştı, neredeyse her ısırıkta ricotta tadı aldım. İnce füme etli rokalı pizza ise klasik taban üzerine ince füme et parçaları ve ceviz eklenerek hazırlanıyor. Pizza piştikten sonra ise son dokunuş olarak üzerine bolca roka ve rendelenmiş parmesan peyniri ekleniyor. Bu tarz etli pizzaların üzerinde taze yeşilliklerle servis edilmesi yemeyi kolaylaştırıyor ve ağızda ferahlatıcı bir etki bırakıyor, ben her pizza dilimine birkaç parça roka yerleştirip yemeyi tercih ediyorum. Füme parçaları ince olmalarına rağmen fırında kurumamıştı. Tüm ürünlerde sadece dana eti kullanılmasına rağmen seçtikleri füme bana bacon tadını anımsattı fakat bacona kıyasla çok daha hafif ve az yağlıydı. Restoran menüsünde tatlı barındırmıyor ancak siz yemeğinizi bitirdikten sonra minik bir nutellalı pizza ikram ediyorlar, bunu sosyal medya hesaplarında da duyuruyorlar. Bizim gittiğimiz gün tatlı ikramları yoktu, bu tarz incelikler çok güzel ancak istikrarlı olmaması müşteriyi hayal kırıklığına uğratabiliyor. Bu aksaklığı hafta sonu yoğunluğuna veriyor ve bir sonraki gidişimde nutellalı pizzayı tatmayı heyecanla bekliyorum. :) Ben The Italian Cut'tan çok mutlu ayrıldım. Ankara'da güzel bir İtalyan pizzası ve makarnası için ulaşılabilir bir mekan, pizzadan ilk ısırığımı aldığımda bir daha geleceğime çoktan karar vermiştim. Size de mutlaka şans vermenizi öneriyorum! Not: Gitmeden rezervasyon yaptırmanızı öneririm, hafta sonu ve akşam saatlerinde yoğun oluyorlar. Tel: (0312) 222 00 77 The Italian Cut'ın sosyal medya hesapları:
Ankara’da Asya denildiğinde akla ağırlıklı olarak Japon ve Çin mutfakları geliyor. Asya’nın gözden kaçırdığımız birçok farklı mutfağı barındırdığını farketmek için belki de en büyük kıta olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bu paylaşımımda gözden kaçan Asya mutfaklarını Ankara'daki alternatifleriyle beraber listeledim. Han Gang’da Kore ile başlayıp, Royal Deewan’da Hint ve Pakistan, Urumçi’de Uygur ve son olarak da Bereke’de Kırgız tatlarını tadıp, sizler için yazdım. 1. Han Gang: Kore'den KimçiCinnah caddesi taraflarındaki Kore restoranı Han Gang Ankara'da Kore tadlarına erişim sunan nadir müesseselerden. İşletmeciliğini Korelilerin yaptığı restoran birçok içeriğini Kore'den ithal ediyor ve otantik tarifleri değiştirmeden Ankaralılara sunuyor. Masaya yerleştikten hemen sonra ikram olarak tofu, kimçi, soya fasülyesi ve kabak kızartması geliyor. Sipariş verirken çalışanlar ve müessese sahibi içerikler hakkında yardımcı oluyor. (Bazı tarifler domuz eti içeriyor, çalışanlar bilgilendiriyor fakat yine de tercih etmiyorsanız sormayı unutmamanızı öneririm.) Biz resimlerde gördüğünüz sırayla kimbab, sebzeli ve dana etli karışık pilav (bibimbap), tavada sebze ve jjajangmyeon, tavada sebzeli şeffaf noodle ve kızarmış kimçili pilav sipariş edip hepsini tattık. Kimbab Japon mutfağından tanıdığımız sushiye benziyor fakat çiğ balık içermiyor ve soya sosuyla servis edilmiyor. Soya fasülyesiyle yapılan jjajangmyeon ise alışık olduğumuz bir tat değil fakat çok lezzetli! Bir çeşit lahana turşusu olan kimçi zaman zaman farklı sebzelerden de yapılıyor ve ağızda bizim turşularımızdan daha keskin bir tat bırakıyor. Karışık pilav ve şeffaf noodle ise birbirlerine benzeyen, tadını kavrulmuş sebzelerden alan lezzetli yemekler. Han Gang'a mutlaka yeniden yolumun düşeceğini söyleyerek bitirirken son olarak acıyla iyi anlaşamıyorsanız Kore mutfağından kaçınmanızı öneriyorum. Ⓥ (Vejetaryenler için opsiyonlar var.) 😊 ₺₺₺
2. Royal Deewan: Hindistan ve Pakistan'dan Tikka MasalaRoyal Deewan Atatürk Bulvarı üzerinde geçtiğimiz aylarda açılan bir işletme. Sahipleri Ankara'da üniversite eğitimi almış iki Pakistanlı arkadaş, yemekleri de Pakistanlı aşçılar hazırlıyor. Hindistan ve Pakistan mutfakları büyük ölçüde birbirine benziyor, Royal Deewan'ın menüsü de bu mutfakların sentezinden oluşuyor. Yemeğinizi yerken ise size otantik müzikler eşlik ediyor. Biz başlangıçlardan bir çeşit baharatlı soğan kızartması olan soğanlı bhaji sipariş ettik, iki çeşit sosla servis edildi. Ana yemek olarak ise butter chicken ve tavuk tikka masala tercih ettik. Ana yemeklerin yanında basmati pilavı servis ediliyor. İki yemek de bol baharat içeriyordu, özellikle kişniş tadı ağır basıyordu. Bol soslu ana yemeklerinin yanında pilav dışında bir de naan dedikleri tandırda pişen ekmeklerinden yiyorlar. Biz sarımsaklı naan tercih ettik, sanılanın aksine hiç ağır değildi. Son olarak baharat tadını dengeleyebilmek için lassi adı verilen yoğurtlu ve sütlü içeceklerinden mangolu olanı denedik, smoothie benzeri olduğunu söyleyebilirim. Baharat karışımlarıyla arası çok iyi olmayan biri olarak tavuk yemekleri beni biraz zorladı fakat beraber gittiğimiz grup tarafından çok beğenildi! Sık sık bölgedeki konsolosluklardan ziyaretçi alan Royal Deewan'ı Hindistan ve Pakistan mutfağı meraklıları mutlaka denemeli. Ⓥ 🙂 ₺₺
3. Urumçi: Uygur'dan LeğmenKolej Ankaray durağından birkaç adım mesafede olan Urumçi Uygur Restoranı son zamanlarda Ankaralıların dikkatini çekmeye başlayan işletmelerden. Uygur kökenli sahipleri olan mekana duvarlara asılan Uygur temalı tablolar ve motifli masa örtüleri otantik bir hava katıyor. Uygurlar çayı yemek sırasında içiyor, Urumçi'de de menüden önce masaya büyük bir termos dolusu, sıcacık çay geliyor. Menüde birçok yemeğin büyük ve küçük porsiyon seçeneği var; büyük porsiyon birçok restoranın aksine gerçekten çok büyük geliyor. Biz ana yemek olarak şah leğmen, makarna kavurması ve petir mantı tercih ettik, salatalardan ise pirinç makarnasından yapılan lampuyu tattık. Leğmen ve makarna kavurması birbirine çok benzeyen etli ve sebzeli noodle tarifleri, tek farkları pişirme teknikleri: Leğmen haşlanmış makarnayla yapılıyor, kavurmada her şey kavruluyor. Mantı, Türk mutfağında alışkın olduğumuz minik mantıların aksine Çin mantılarına benzer, büyük parçalar halinde geliyor, bol kırmızı biberli sosuyla beraber yeniyor. Son olarak lampunun ise içindeki makarna pirinç nişastası içerdiği için değişik bir yapısı var, üzerinde bol salatalık ve tofuyla servis ediliyor. Biz hafta içi akşam gittiğimiz restoranda yer bulmak için zorlandığımıza şaşırmıştık fakat yemekleri tattıktan sonra neden bu kadar kalabalık olduğunu anladık. Bol etli, lezzetli, büyük porsiyonlu yemekler yiyebileceğiniz otantik bir mekan arayışındaysanız mutlaka uğramanızı öneriyorum. Ⓥ 😃 ₺₺
4. Bereke: Kırgızistan'dan MantıSakarya Caddesinde bir binanın üst katında konumlanan Bereke Kırgız Yemekleri'ni biri rehberlik etmeden bulmaka gerçekten zor. Onlarca renkli tabelanın arasında küçük pankartları kolay kolay göze çarpmıyor. İşletme sahibinin Bereke'yi açmaktaki amacı Ankara'da yaşayan Kırgızlara uygun fiyatlarla otantik lezzetler sunmak, bu yüzden daha dikkat çekici bir tabelaya ihtiyaç duymamışlar. Bereke bir aile işletmesi, iki kuzen tarafından yönetiliyor. Mekana ulaşmak için binaya girip bir kat yukarı çıkmanız gerekiyor, kapıdan girdiğinizde ise sizi masaların hemen yanında açık bir mutfak karşılıyor. Bereke'nin menüsü Kiril alfabesi kullanılarak Kırgızca hazırlanmış fakat içerikler ve sipariş konusunda yardımcı oluyorlar. Biz Boso lagman, mantı, pilav, çin salatası ve en son tatlı olarak menüde olmamasına rağmen genelde bulunan ballı pastadan yedik. Boso lagman Urumçi'de yediğimiz leğmene çok benziyordu, sebzelere işleyen et tadı biraz daha lezzet katmıştı. Mantı yine büyük parçalar halinde geldi fakat Kırgız mantısı daha sulu ve yumuşaktı. Kırgızlar mantıyı elleriyle yiyormuş, biz de usulüne uygun yedik. :) Pilav alıştığımız pirinç pilavından farklı olarak sebzeli ve bol etliydi. Kırgız mutfağında et neredeyse her tarifte yer alıyor, sofrada et olmayınca yemek beğenilmiyor. Bu et düşkünlüğü salatalarına bile yansımış, çin salatasının içindeki bol etin yanı sıra sosunda bile et suyu kullanılmış. Her şeye bolca katılan ve yumuşacık pişirilen et tüm yemeklerin lezzetini arttırmış, fiyatlar ise porsiyon ve içerik göz önüne alındığında çok uygun! Biz hafta içi öğlen saatlerinde gittik, çok kalabalık değildi, yemekler hızlı servis edildi. Gerek hızlı ve özenli servisi, gerek lezzetiyle Bereke devamlı ziyaret edeceğim bir işletme oldu. 😃 ₺
|
Arşivler
Mayıs 2019
Kategoriler |